Pazartesi, sendromunu da alıp, ağır aksak gitti... Geride haftanın ilk günü olmasının verdiği bir kibirlilikle malsı bir yorgunluk bırakarak.Olum Pazartesi! Seni sevmiyorum bilesin. Pazar senden bi tık daha iyi .En azından uykuya zeval vermiyo.
Şimdi daha yazının başında bir sigara yakiim diye mutfağa girdim de, tezgah çıfıt çarşısına dönmüş anasını satiim.Yuvarlanıp kapağını bulamamış tencerelerden tut da, '' bardak gibi dizilmek'' deyiminde nizam ve düzeni vurgulayan özneler(okuyucunun zekasını hiçe sayan bi anlayışla anlamayanlar için bardaklar), deyimin aksine gelişigüzel heryerdeler...Sonra çatal,kaşık,tabak,çanak...Çanak dediysem lafın gelişi tabii.Kalabalık gözüksün maksat. Bul-aşık vaziyette birbirlerine sokulmuşlar.Üstlerinde bir disko topu eksik.Kaygan,parlak mermer zemin üzerinde kalabalık, içiçe, renkli bir güruh...Sıcak sudan,soğuk suya girmek istemeyen elim, belki de bu aşıkların pardon bulaşıkların rahatını kaçırmamak adına bir türlü suyla buluşturmak istemiyor kendilerini ;Külliyen yalan. Atarım yok valla...Dursun bakem biraz daha. Yııkarız bi ara.(yıkmayız)
Ara demişken bi ara tematik kanalların birinde bir grup mürekkep yalamış insan '' yemek tarihi''nden bahsediyordu. Bunlar oturmuşlar , sofra tarihinde ilk olarak bıçağın,sonra kaşığın en sonunda da çatalın kullanılmaya başladığından filan söz ediyorlardı. ''Yemekteyiz'' programında bile bu kadarına rastalayamayan ben, kalakaldım ve izlemeye devam ettim. Adını şimdi hatırlayamadığım ''Yemek Tarihi Uzmanı'' mutlak daha alengirli bir titr sahibidir kendisi ; o engin bilgisiyle anlatıyordu : '' Romalılar kesici bıçağa CULTELLUS diyorlardı.Mutfak için doğrayıcı olan büyük bıçaklar '' CULTER COQUİNARİS'' adıyla anılıyordu.'' Vayy be!! Üstad konuştukça merakım artıyor, hadi çatala gelin artık diye geçiriyordum içimden.Çatal deyince de aklıma tesisatçılar gelir nedense...
Etleri ateşte kızartmak için Romalılarca kullanılan iki uçlu çatalın bugünkü işlevi doğrultusunda kullanılmadığından ''çatal''dan sayılmadığını,( çatalın da çok şeyinde ) bildiğimiz çatalın Avrupa'da ilk olarak XIV. yüzyılda Macaristan Kraliçesinin eşyaları arasında 30 kadar kaşığın yanısıra altından yapılmış tek bir çatal şeklinde ortaya çıktığından bahsediyordu uzman yemek tarihçimiz. Neyse ben de bu gereksiz bilgiler çöplüğüme yeni bilgiler eklediğimi düşünüp kendimi karda hissettim. Kâr da yani...Kime ne faydası olacaksa artık...
Şimdi bir sigara daha yakmak için mutfağa geçtim de içerdekilerde durum aynı. Bıraktığım gibi bekliyolar.Tam da bu cümlenin sonunda sigara yakmak için ikide bir mutfağa gitmek yerine, paketi ve çakmağı buraya getirmeyi niye akıl edemediğimi düşünenler varsa sivrizekalılık yapmayın derim.Çakmak yansa tamam ulan.Paket zaten yanıbaşımda.Sigarayı ocaktan yakmak için gidioz heralde...Çatalın tarihçesini yalamış, yutmuş ben, bu kadarını akıl edemez miyim sanıyosunuz?
Sigaram bitti...Yenisini yakmadan evvel şu tezgaha el atayım bir.Tabak, çanak, tencere, kapak...Çatal, kaşık, fincan, bardak ( valla kafiyeli oldu yaw) suyla buluşup, kendine gelsin...Eli yüzü parlasın şuncaazların...
0 yorum:
Yorum Gönder